Örgütsel
Psikolojinin Doğuşundan Önceki Klasik Yönetim Görüşlerine Bir Bakış
Elbette
bu yöntemlerdeki eksiklikler ve değişen koşullar karşısında bu yöntemlerin
yetersiz kalması nedeniyle yeni ihtiyaçlar yeni arayışlar doğurmuş ve örgütsel
psikoloji ortaya çıkmıştır. Bu anlamda örgütsel psikoloji hem klasik yöntemin
attığı temelin devamı ve fakat o yönteme ait bu temeli yerinde sallayıp
sarsarak onu yepyeni ve bambaşka bir mecraya sokan bilimdir. Her düşünce iklimi
bir önceki düşünce ikliminin üzerine biner ve kendi iklimini hâkim kılar. Ne
bir öncekinden tamamen bağımsızdır ne de bir öncekinin devamıdır ve fakat her
ikisidir de.
I-
Frederick W.
Taylor
Taylor
1911 yılında, o zamana kadar yapmış olduğu çalışmalarını “İşletmelerin Bilimsel
Yönetimi” adını verdiği bir kitapta topladı.
Taylor’un
Bilimsel Yönetim Modelini şekillendiren temel yaklaşımlar şunlardır;
1.
Bir
iş en verimli bir şekilde yapılmak isteniyorsa, eski alışılmış usulleri bir
kenara bırakarak yeni yöntem geliştirmeye çalışılmalıdır. Bu nedenle zaman ve
hareket etütlerine girişilmelidir. İşte gereksiz yapılan hareketler kesinlikle
önlenmelidir. Bu üç ile beş yıllık bir zaman alabilir.
2.
İşi
etkin (en iyi şekilde) ve hızlı bir biçimde yapabilmesi için işgören
özendirilmelidir.
Bu belirli üretim miktarına (standart hedefe) ulaşan
kimselere normal ücretleri dışında prim ve ikramiyeler verilerek
gerçekleştirilir.
3.
İşgörenin
çalışmasını belirleyen kuralları kapsayan yöntemi uygulamak ve diğer çalışma
koşullarını (makinelerin hızı, işlerin sırası vb) düzenlemek için tecrübeli
ustabaşılar kullanılmalıdır. Bilimsel yöntemlere aykırı hareket edenler
cezalandırılmalıdır. (iş ve sorumluluk, işgörenler ile yönetim arasında
bölüştürülmeli; başka bir deyişle yönetimle ilgili sorumluluk işçinin üzerinden
alınmalıdır.)
Taylor
bir yandan organizasyon konusunda
fonksiyonel örgüt modelini ortaya atarak örgütte uzmanlaşmaya geniş yer
verirken, öte yandan işçi ücretlerinde kendi adıyla anılan Taylor ücret sistemini geliştirmiş ve başarıyla uygulamıştır.
Örgütsel
psikoloji açısından bakıldığında Taylor, işçi-işveren ilişkilerinde ortaya
çıkan çatışmanın ve anlaşmazlıkların nedenlerini araştırmakla dikkat çeker.
Ona
göre işverenin/patronun tek düşüncesi işçiye en düşük ücret vererek maliyetleri
kısmak iken, işçiler de en az çalışmayla en yüksek ücreti aşmayı
amaçlamaktadır. Bu çatışmanın verimi düşürdüğü kadar çalışma moralini de
olumsuz yönde etkilediğini vurgulayan Taylor, bilimsel yönetim sistemiyle her
iki taraf için de kazançlı olacak yöntemler geliştirmeye çalışmıştır. Mesela iş
ve dinlenme zamanlarının işçiye en az yorgunluk verecek ve iş akışının verimi
artıracak şekilde düzenlenmesi için çalışmalar yapmıştır. Ayrıca zaman ve
hareket etütleri yapılması gereğini ilk kez ortaya atmıştır.
Öyle
ki bir iş gözlenebilir en küçük parçalara ayrılarak ve her bir parça için
gerekli zaman ve hareketler kronometre yardımıyla saptanarak standart ücret
hadlerine ulaşılacaktı.
İşçiler
ve işletme yönetimi arasında işbirliği de Taylor’un prensiplerinin başarıyla
uygulanabilmesi için gerekli şartlarından biriydi.
Klasik
yaklaşımda, yönetime ilişkin en belirgin yargılardan biri, işin mümkün
olduğunca kişisellikten sıyrılması, küçük parçalara bölünüp programlanması ve
denetlenmesidir.
İşin
içeriğini belirleyen kişiler ile işi yapanlar tamamen ayrı düşünülmektedir.
İşçinin sorumlu olduğu süreçten ve yaptığı işten bu kopukluğu, onun zihinsel
dünyasını yok saymayı, dışlamayı getirmiştir. İşçinin zihin dünyasına hitap
etmek gereksiz kılmıştır. Böylelikle örgüt içerisinde doğal olarak oluşacak
informel ilişkiler engellenmiş, ya da en aza indirgenmiştir.
Bilimsel
yönetimin temel varsayımları;
1-
Endüstriyel
süreçler, bilimsel gözlem ve deneylere tabi tutulabilecek birimlere
ayrılabilir. Örneğin işçinin faaliyetleri temel hareketlere indirgenip
incelenebilir.
2-
Her
faaliyet için standart zaman belirlemek mümkündür; bunlar işlerin tamamlanma
sürelerini oluşturur.
3-
Belirlenen
standartları gerçekleştirmeleri için, işçilere en uygun yöntemler
öğretilebilir.
4-
İşçilerin
yeni çalışma yöntemlerini benimsemeleri sağlanabilir.
Taylor’un
Bilimsel Yönetim Kuramı’na getirilen eleştiriler;
Getirdiği
yenilik yaratan ve üretimi artıran bu önerilerine karşın Taylor başta Beşeri
İlişkiler Ekolü olmak üzere birçokları tarafından eleştirilmiştir.
Eleştirilerin özünde Taylorizm hareketinin iş verimi ve üretim artışı
sağlamasına karşın, işçilere ücret artışının dışında pek bir yenilik
getirmediği ve sosyo-psikolojik sorunlarına hiç eğilmediği görüşü vardır.
Taylor
insan unsurunu, istenilen biçimde yönlendirilecek, pasif, duygusal bir varlık
olarak nitelerken insanın özellikle ekonomik güdülerin etkisi altında kaldığını
vurgulamaktadır.
İnsanın
sosyal bir varlık olma yönünün Taylor’un inceleme alanının dışında kaldığı,
yöneltilen eleştirilerin ağırlık noktasını oluşturmaktadır.
II-
Henri Fayol ve
Yönetim İlkeleri Kuramı
Amerika’da
Taylor’un geliştirdiği “Bilimsel Yönetim Kuramı”na karşılık Avrupa’da da
yaklaşık aynı yıllarda bir takım gelişmeler olmuştur. Özellikle Fransa’da Henri
Fayol (1891-1925) adlı bir maden mühendisi yönetim konusunda yeni ilkeler
geliştirmekle işletmecilik alanında ün kazanmıştır.
Fayol
çalıştığı işletmede tanık olduğu savurganlıklardan etkilenerek yönetim ilkeleri
kuramını geliştirmiştir. Bu çalışmalarını “Genel
ve Endüstriyel Yönetim” adlı ünlü yapıtında toplamıştır.
Fayol,
öncelikle işletmenin işlevlerini, teknik,
ticari, finansal, güvenlik, muhasebe ve yönetim olarak altı kategoride incelemiştir.
Fayol
yönetimi de bugün de geçerli olan dört fonksiyona ayırarak incelemiştir.
Bunlar(yönetim fonksiyonları);
Öngörme ve
planlama, örgütleme,
yöneltme, koordinasyon ve denetim.
Fayol
yönetsel faaliyetlerin yerine getirilmesinde uyulması gereken ilkeleri şu
şekilde açıklamaktadır;
a)
Astlar
arasında, bilgi, yetenek ve tecrübelere göre iş bölümü yaparak uzmanlaşmayı
sağlama.
b)
Astlara
yapacakları faaliyetlerle ilgili olarak, maddi ve beşeri kaynakları
kullanabilme yetkisi ve bunlarla
ilgili sorumluluk verme.
c)
İşlerin
belirli bir düzen içinde ve belirli zamanlarda yerine getirilmesi için disiplin sistemi kurma.
d)
Her
astın sadece bir yöneticiden emir alması
ve ona rapor vermesini sağlayacak bir kumanda
birliği oluşturma.
e)
Her
örgütsel birimin yaptıkları faaliyetlerin hizmet edeceği müşterek genel
amaçların oluşturduğu yönetim birliği
oluşturma.
f)
Örgütü
ilgilendiren genel amaç ve çıkarları
bölümsel ve kişisel amaç ve çıkarlardan üstün tutma.
g)
Örgütsel
amaçlara hizmet eden ve bunları yerine getirmek için fedakârlıktan kaçınmayan,
üstlerine karşı itaatkâr ve saygılı kimseler için iyi bir ödüllendirme, bu koşullara uymayan kimseler için de cezalandırma sistemi kurma.
h)
Yönetsel
yetkilerin dağıtımında titiz olma, israfa meydan bırakmama ve tüm çabaları
genel amaçlara yönlendirecek merkezcil
bir yönetim kurma.
i)
Astlarla
üstler arasında emir kumanda ve yapılan işlerin sonucu hakkında rapor hazırlama
sistemini gerçekleştiren ve birbirine yukarıdan aşağıya zincirleme bağlı bir hiyerarşik düzen oluşturma.
j)
Örgütte maddi ve
beşeri tüm üretim araçlarına ekonomik olarak ya da etkin ve verimli
bir biçimde hizmet edebilecekleri bir yer tayin etme.
k)
Personelde
devamlılığı sağlama ve düzenli ve
dengeli bir iş verimini gerçekleştirme.
l)
İşletme
faaliyetlerini yürütmek için sorunlar ortaya çıkmadan önce önlem alma, iş ve
başarı fırsatları ortaya çıktığında da bunları değerlendirme gücüne, diğer bir
deyimle öngörü ve girişim ruhuna sahip
olma.
m)
Personel
arasında ayırım ve kayırma yapmak yerine onlara nesnel(objektif) ve adil davranmaya çaba gösterme.
n)
Astlar
ve tüm çalışanlar arasında birlik ve
beraberlik ruhunun yerleşmesi için çalışma.
Günümüzde
de halen bir kısmı geçerli olan bu klasik yönetim ilkeleri Fayol’un uzun yıllar
alan yöneticilik deney ve tecrübelerinin bir ürünüdür.Çünkü düşünür özel ve
kamu maden işletmelerinde uzun yıllar teknik eleman ve yönetici olarak
çalışmıştır. Bu nedenle Fayol’un kitabı uygulamalı bir takım deneyler sonucu
elde edilen tecrübelerden meydana gelmiştir.
Ancak
Fayol bir sosyal bilimci değildir. Bu nedenle incelemelerinde asıl ağırlık
noktasını yönetim faaliyetleri oluşturmaktadır. Fayol işletmedeki sorunların
büyük çoğunluğunun yönetsel beceri noksanlığına bağlamaktadır.
Fayol’un
kafasında canlandırdığı ortalama insan tembeldir, iş yapmaktan kaçmanın
yollarını araştırır. Bu nedenle düşünür onları yola getirecek katı ve
müsamahasız bir disiplin ve ceza sisteminin planlanmasının ve yürürlüğe
konmasının gerek olduğunu öne sürer.
Yöneticiler
astlarına güvenmemeli ve yapılan her işe nezaret etmeli ve mutlaka kontrolden
geçirmelidirler. Fayol’a göre insanlar sorumluluktan kaçmayı ve yöneltilmeyi
tercih ederler. Sorumluluk korku kaynağıdır, bu nedenle onu yüklenebilme
cesaretini gösteren kişilerin sayısı toplumda çok azdır.
III-
Max Weber ve
Bürokrasi Modeli
Klasik
teorinin 3. yaklaşımı Taylor ve Fayol ile aynı zamanda yaşayan Alman sosyolog
Max Weber tarafından geliştirilen bürokrasi yaklaşımıdır. Weber Taylor ve
Fayol’ün aksine kamu yönetimi alanına katkı sağlayan çalışmalar yapmıştır. Kamu
bürokrasisinin etkinliği için bürokrasi modelini geliştirmiştir.
Burada
bürokrasi etkinlik açısından ideal bir organizasyon yapısına işaret etmektedir.
Weber’in
geliştirdiği bürokratik organizasyon yapısının başlıca özellikleri;
1.
Fonksiyonel
uzmanlaşmaya dayanan iş bölümü,
2.
Açık
ve seçik bir şekilde belirlenmiş hiyerarşik yapı,
3.
İlke
ve yöntemler; her kademede işlerin nasıl yapılacağı ile ilgili olarak ayrıntılı
ve soyut ilkeler ve yöntemler geliştirilecektir,
4.
Teknik
yetenek esasına dayanan bir personel seçim ve terfi sistemi,
5.
Yasal
yetkinin uygulanması.
Fark
etmiş olacağınız gibi bürokrasi modelinin ilkeleri de klasik teoriyi oluşturan
daha önce gördüğümüz yaklaşımlara benzemektedir.
Bürokratik
yaklaşımla işletmelerde kişilere göre değişmeyen bir yönetim geliştirilecektir.
Bürokrasi
yaklaşımı diğer klasik yönetim yaklaşımlarında olduğu gibi, insan odaklı
olmayan ve örgütün fiziksel ve mekanik unsurları üzerinde odaklanan bir
anlayıştır. Kurum ve kuruluşlarda etkin, ideal, şahsa göre değişmeyen rasyonel
bir organizasyon yapısı oluşturmak, bürokrasi yaklaşımının temel hedefidir.
Toplum
bilimci Max Weber, Protestan Ahlâkı ve Kapitalizmin Ruhu- Weber’e göre eski örgütler sanayileşen ve modernleşen batı
dünyası için yetersiz olmaya başlamışlardır. Bunların yerini gerek kamu
kesiminde gerekse özel kesimde bürokrasi denen büyük çaplı örgütler almaktadır.
Bürokrasi
kavramı uzmanlaşma esasına dayalı, hiyerarşik yapıya uygun ve biçimsel ilkelere
göre düzenlemelere gidilmesi anlamına gelir. Weber eserlerinde ağırlıklı olarak
yetki kavramı üzerinde durmuştur.