6 Mart 2015 Cuma

Örgütsel Psikolojinin Doğuşundan Önceki Klasik Yönetim Görüşlerine Bir Bakış

Örgütsel Psikolojinin Doğuşundan Önceki Klasik Yönetim Görüşlerine Bir Bakış
Elbette bu yöntemlerdeki eksiklikler ve değişen koşullar karşısında bu yöntemlerin yetersiz kalması nedeniyle yeni ihtiyaçlar yeni arayışlar doğurmuş ve örgütsel psikoloji ortaya çıkmıştır. Bu anlamda örgütsel psikoloji hem klasik yöntemin attığı temelin devamı ve fakat o yönteme ait bu temeli yerinde sallayıp sarsarak onu yepyeni ve bambaşka bir mecraya sokan bilimdir. Her düşünce iklimi bir önceki düşünce ikliminin üzerine biner ve kendi iklimini hâkim kılar. Ne bir öncekinden tamamen bağımsızdır ne de bir öncekinin devamıdır ve fakat her ikisidir de.

I-                   Frederick W. Taylor

Taylor 1911 yılında, o zamana kadar yapmış olduğu çalışmalarını “İşletmelerin Bilimsel Yönetimi” adını verdiği bir kitapta topladı.
Taylor’un Bilimsel Yönetim Modelini şekillendiren temel yaklaşımlar şunlardır;

1.      Bir iş en verimli bir şekilde yapılmak isteniyorsa, eski alışılmış usulleri bir kenara bırakarak yeni yöntem geliştirmeye çalışılmalıdır. Bu nedenle zaman ve hareket etütlerine girişilmelidir. İşte gereksiz yapılan hareketler kesinlikle önlenmelidir. Bu üç ile beş yıllık bir zaman alabilir.
2.      İşi etkin (en iyi şekilde) ve hızlı bir biçimde yapabilmesi için işgören özendirilmelidir.
Bu belirli  üretim miktarına (standart hedefe) ulaşan kimselere normal ücretleri dışında prim ve ikramiyeler verilerek gerçekleştirilir.
3.      İşgörenin çalışmasını belirleyen kuralları kapsayan yöntemi uygulamak ve diğer çalışma koşullarını (makinelerin hızı, işlerin sırası vb) düzenlemek için tecrübeli ustabaşılar kullanılmalıdır. Bilimsel yöntemlere aykırı hareket edenler cezalandırılmalıdır. (iş ve sorumluluk, işgörenler ile yönetim arasında bölüştürülmeli; başka bir deyişle yönetimle ilgili sorumluluk işçinin üzerinden alınmalıdır.)

Taylor bir yandan organizasyon konusunda  fonksiyonel örgüt modelini ortaya atarak örgütte uzmanlaşmaya geniş yer verirken, öte yandan işçi ücretlerinde kendi adıyla anılan Taylor ücret sistemini geliştirmiş ve başarıyla uygulamıştır.
Örgütsel psikoloji açısından bakıldığında Taylor, işçi-işveren ilişkilerinde ortaya çıkan çatışmanın ve anlaşmazlıkların nedenlerini araştırmakla dikkat çeker.
Ona göre işverenin/patronun tek düşüncesi işçiye en düşük ücret vererek maliyetleri kısmak iken, işçiler de en az çalışmayla en yüksek ücreti aşmayı amaçlamaktadır. Bu çatışmanın verimi düşürdüğü kadar çalışma moralini de olumsuz yönde etkilediğini vurgulayan Taylor, bilimsel yönetim sistemiyle her iki taraf için de kazançlı olacak yöntemler geliştirmeye çalışmıştır. Mesela iş ve dinlenme zamanlarının işçiye en az yorgunluk verecek ve iş akışının verimi artıracak şekilde düzenlenmesi için çalışmalar yapmıştır. Ayrıca zaman ve hareket etütleri yapılması gereğini ilk kez ortaya atmıştır.

Öyle ki bir iş gözlenebilir en küçük parçalara ayrılarak ve her bir parça için gerekli zaman ve hareketler kronometre yardımıyla saptanarak standart ücret hadlerine ulaşılacaktı.
İşçiler ve işletme yönetimi arasında işbirliği de Taylor’un prensiplerinin başarıyla uygulanabilmesi için gerekli şartlarından biriydi.

Klasik yaklaşımda, yönetime ilişkin en belirgin yargılardan biri, işin mümkün olduğunca kişisellikten sıyrılması, küçük parçalara bölünüp programlanması ve denetlenmesidir.
İşin içeriğini belirleyen kişiler ile işi yapanlar tamamen ayrı düşünülmektedir. İşçinin sorumlu olduğu süreçten ve yaptığı işten bu kopukluğu, onun zihinsel dünyasını yok saymayı, dışlamayı getirmiştir. İşçinin zihin dünyasına hitap etmek gereksiz kılmıştır. Böylelikle örgüt içerisinde doğal olarak oluşacak informel ilişkiler engellenmiş, ya da en aza indirgenmiştir.


Bilimsel yönetimin temel varsayımları;
1-      Endüstriyel süreçler, bilimsel gözlem ve deneylere tabi tutulabilecek birimlere ayrılabilir. Örneğin işçinin faaliyetleri temel hareketlere indirgenip incelenebilir.
2-      Her faaliyet için standart zaman belirlemek mümkündür; bunlar işlerin tamamlanma sürelerini oluşturur.
3-      Belirlenen standartları gerçekleştirmeleri için, işçilere en uygun yöntemler öğretilebilir.
4-      İşçilerin yeni çalışma yöntemlerini benimsemeleri sağlanabilir.

Taylor’un Bilimsel Yönetim Kuramı’na getirilen eleştiriler;
Getirdiği yenilik yaratan ve üretimi artıran bu önerilerine karşın Taylor başta Beşeri İlişkiler Ekolü olmak üzere birçokları tarafından eleştirilmiştir. Eleştirilerin özünde Taylorizm hareketinin iş verimi ve üretim artışı sağlamasına karşın, işçilere ücret artışının dışında pek bir yenilik getirmediği ve sosyo-psikolojik sorunlarına hiç eğilmediği görüşü vardır.
Taylor insan unsurunu, istenilen biçimde yönlendirilecek, pasif, duygusal bir varlık olarak nitelerken insanın özellikle ekonomik güdülerin etkisi altında kaldığını vurgulamaktadır.
İnsanın sosyal bir varlık olma yönünün Taylor’un inceleme alanının dışında kaldığı, yöneltilen eleştirilerin ağırlık noktasını oluşturmaktadır.



II-                Henri Fayol ve Yönetim İlkeleri Kuramı


Amerika’da Taylor’un geliştirdiği “Bilimsel Yönetim Kuramı”na karşılık Avrupa’da da yaklaşık aynı yıllarda bir takım gelişmeler olmuştur. Özellikle Fransa’da Henri Fayol (1891-1925) adlı bir maden mühendisi yönetim konusunda yeni ilkeler geliştirmekle işletmecilik alanında ün kazanmıştır.
Fayol çalıştığı işletmede tanık olduğu savurganlıklardan etkilenerek yönetim ilkeleri kuramını geliştirmiştir. Bu çalışmalarını “Genel ve Endüstriyel Yönetim” adlı ünlü yapıtında toplamıştır.
Fayol, öncelikle işletmenin işlevlerini, teknik, ticari, finansal, güvenlik, muhasebe ve yönetim olarak altı kategoride incelemiştir.
Fayol yönetimi de bugün de geçerli olan dört fonksiyona ayırarak incelemiştir. Bunlar(yönetim fonksiyonları);
Öngörme ve planlama, örgütleme, yöneltme, koordinasyon ve denetim.

Fayol yönetsel faaliyetlerin yerine getirilmesinde uyulması gereken ilkeleri şu şekilde açıklamaktadır;
a)      Astlar arasında, bilgi, yetenek ve tecrübelere göre iş bölümü yaparak uzmanlaşmayı sağlama.
b)      Astlara yapacakları faaliyetlerle ilgili olarak, maddi ve beşeri kaynakları kullanabilme yetkisi ve bunlarla ilgili sorumluluk verme.
c)      İşlerin belirli bir düzen içinde ve belirli zamanlarda yerine getirilmesi için disiplin sistemi kurma.
d)     Her astın sadece bir yöneticiden  emir alması ve ona rapor vermesini sağlayacak bir kumanda birliği oluşturma.
e)      Her örgütsel birimin yaptıkları faaliyetlerin hizmet edeceği müşterek genel amaçların oluşturduğu yönetim birliği oluşturma.
f)       Örgütü ilgilendiren genel amaç ve çıkarları bölümsel ve kişisel amaç ve çıkarlardan üstün tutma.
g)      Örgütsel amaçlara hizmet eden ve bunları yerine getirmek için fedakârlıktan kaçınmayan, üstlerine karşı itaatkâr ve saygılı kimseler için iyi bir ödüllendirme, bu koşullara uymayan kimseler için de cezalandırma sistemi kurma.
h)      Yönetsel yetkilerin dağıtımında titiz olma, israfa meydan bırakmama ve tüm çabaları genel amaçlara yönlendirecek merkezcil bir yönetim kurma.
i)        Astlarla üstler arasında emir kumanda ve yapılan işlerin sonucu hakkında rapor hazırlama sistemini gerçekleştiren ve birbirine yukarıdan aşağıya zincirleme bağlı bir hiyerarşik düzen oluşturma.
j)        Örgütte maddi ve beşeri tüm üretim araçlarına ekonomik olarak ya da etkin ve verimli bir biçimde hizmet edebilecekleri bir yer tayin etme.
k)      Personelde devamlılığı sağlama ve düzenli ve dengeli bir iş verimini gerçekleştirme.
l)        İşletme faaliyetlerini yürütmek için sorunlar ortaya çıkmadan önce önlem alma, iş ve başarı fırsatları ortaya çıktığında da bunları değerlendirme gücüne, diğer bir deyimle öngörü ve girişim ruhuna sahip olma.
m)    Personel arasında ayırım ve kayırma yapmak yerine onlara nesnel(objektif) ve adil davranmaya çaba gösterme.
n)      Astlar ve tüm çalışanlar arasında birlik ve beraberlik ruhunun yerleşmesi için çalışma.

Günümüzde de halen bir kısmı geçerli olan bu klasik yönetim ilkeleri Fayol’un uzun yıllar alan yöneticilik deney ve tecrübelerinin bir ürünüdür.Çünkü düşünür özel ve kamu maden işletmelerinde uzun yıllar teknik eleman ve yönetici olarak çalışmıştır. Bu nedenle Fayol’un kitabı uygulamalı bir takım deneyler sonucu elde edilen tecrübelerden meydana gelmiştir.

Ancak Fayol bir sosyal bilimci değildir. Bu nedenle incelemelerinde asıl ağırlık noktasını yönetim faaliyetleri oluşturmaktadır. Fayol işletmedeki sorunların büyük çoğunluğunun yönetsel beceri noksanlığına bağlamaktadır.
Fayol’un kafasında canlandırdığı ortalama insan tembeldir, iş yapmaktan kaçmanın yollarını araştırır. Bu nedenle düşünür onları yola getirecek katı ve müsamahasız bir disiplin ve ceza sisteminin planlanmasının ve yürürlüğe konmasının gerek olduğunu öne sürer.
Yöneticiler astlarına güvenmemeli ve yapılan her işe nezaret etmeli ve mutlaka kontrolden geçirmelidirler. Fayol’a göre insanlar sorumluluktan kaçmayı ve yöneltilmeyi tercih ederler. Sorumluluk korku kaynağıdır, bu nedenle onu yüklenebilme cesaretini gösteren kişilerin sayısı toplumda çok azdır.



III-             Max Weber ve Bürokrasi Modeli

Klasik teorinin 3. yaklaşımı Taylor ve Fayol ile aynı zamanda yaşayan Alman sosyolog Max Weber tarafından geliştirilen bürokrasi yaklaşımıdır. Weber Taylor ve Fayol’ün aksine kamu yönetimi alanına katkı sağlayan çalışmalar yapmıştır. Kamu bürokrasisinin etkinliği için bürokrasi modelini geliştirmiştir.
Burada bürokrasi etkinlik açısından ideal bir organizasyon yapısına işaret etmektedir.
Weber’in geliştirdiği bürokratik organizasyon yapısının başlıca özellikleri;

1.      Fonksiyonel uzmanlaşmaya dayanan iş bölümü,
2.      Açık ve seçik bir şekilde belirlenmiş hiyerarşik yapı,
3.      İlke ve yöntemler; her kademede işlerin nasıl yapılacağı ile ilgili olarak ayrıntılı ve soyut ilkeler ve yöntemler geliştirilecektir,
4.      Teknik yetenek esasına dayanan bir personel seçim ve terfi sistemi,
5.      Yasal yetkinin uygulanması.

Fark etmiş olacağınız gibi bürokrasi modelinin ilkeleri de klasik teoriyi oluşturan daha önce gördüğümüz yaklaşımlara benzemektedir.
Bürokratik yaklaşımla işletmelerde kişilere göre değişmeyen bir yönetim geliştirilecektir.

Bürokrasi yaklaşımı diğer klasik yönetim yaklaşımlarında olduğu gibi, insan odaklı olmayan ve örgütün fiziksel ve mekanik unsurları üzerinde odaklanan bir anlayıştır. Kurum ve kuruluşlarda etkin, ideal, şahsa göre değişmeyen rasyonel bir organizasyon yapısı oluşturmak, bürokrasi yaklaşımının temel hedefidir.

Toplum bilimci Max Weber, Protestan Ahlâkı ve Kapitalizmin Ruhu- Weber’e göre  eski örgütler sanayileşen ve modernleşen batı dünyası için yetersiz olmaya başlamışlardır. Bunların yerini gerek kamu kesiminde gerekse özel kesimde bürokrasi denen büyük çaplı örgütler almaktadır.

Bürokrasi kavramı uzmanlaşma esasına dayalı, hiyerarşik yapıya uygun ve biçimsel ilkelere göre düzenlemelere gidilmesi anlamına gelir. Weber eserlerinde ağırlıklı olarak yetki kavramı üzerinde durmuştur.