27 Mayıs 2015 Çarşamba
Sınav Tarihi
Tüm Öğrencilerin Dikkatine!
YNTM 310 kodlu Örgütsel Davranış Dersimizin sınav tarihi aşağıdaki gibidir:
03/06/2015 Çarşamba 11:00-12:30 D02
8 Mayıs 2015 Cuma
dersimiz ve ödevler
DUYURU
1) 12 Nisan Salı gün (yurt dışında olacağımdan dolayı) dersimiz yapılmayacaktır.
2) "Ekonomik sistem insan için mi, insan ekonomik sistem için mi olmalıdır?" konulu
ödevlerinizi en geç 20 Mayıs 2015 tarihine kadar sekreterliğe bırakmalısınız.
İletişimi Engelleyen Başlıca Hususlar
İletişimi
Engelleyen Başlıca Hususlar
1) Fiziksel
ve teknolojik hususlar
2) Sosyo-psikolojik
hususlar
Fiziksel ve teknolojik olarak iletişimde sorun
yaratanlar tahmin edilebileceği üzere mesajın mekanik olarak iletimine engel
olurlar. Yani mesaj ya hiç iletilemez ya da mekanik bir gürültü, bağlantının
sık sık kopması, haberleşmenin tümden kesilmesi vb durumlardır. Mesaj alıcıya
ya hiç iletilemez ya da tam olarak veya zamanında iletilemez. Bunlar tamiri ve
düzeltilmesi nispeten kolay hususlardır. Bizim açımızdan önemli olan
sosyo-psikolojik faktörlerdir. Bunların aşılması çok daha zor ve zahmetlidir.
Üzerinde ayrıntılı duracağız.
İletişimi
Engelleyen Sosyo-Psikolojik Faktörler
a)
Kişisel
Engeller
b)
Dil
Güçlükleri
c)
Yetersiz
Dinleme
d)
İfade
Yetersizliği
e)
Geri
Bildirimden Kaynaklanan Zorluklar
Şimdi
bu faktörlere yakından bakalım ve nasıl giderilebileceklerini öğrenelim:
a)
Kişisel
Engeller
İletişimin
iki temel unsurunun “gönderici” ve “alıcı” olduğunu söylemiştik. Kişisel
engeller dediğimiz sorun tam da burada söz konusu olan iki kişinin birbirinden
tamamen farklı kişisel özelliklere sahip olmalarından doğmaktadır. Kişisel
tarihleri, büyüdükleri sosyo-kültürel ortamlar, gelenek ve inançları, kültür
düzeyleri, duygusal durumları, idealleri ve tutkuları, alışkanlıkları vs
birbirinden tamamen farklı iki ayrı insan. İşte bu farklılık, gönderen
açısından bakarsak, oluşturulan mesajın niteliğini, seçilen sembolleri, ifade
biçimini belirlerken, alıcı açısından da mesajın içeriğini algılama,
değerlendirme ve anlama biçemini belirleyecektir. Alıcının göndericinin
mesajıyla iletmek istediği her şeyi algılayamayabileceğini, her hususu aynı
önemle değerlendirmeyeceğini tahmin etmek hiç de zor olmasa gerek. Bunun
ötesinde gönderici ve alıcı arasında var olan veya olmayan güvenin ve inancın
da mesajın alıcı tarafından doğru ve yeterli ölçüde algılanıp,
değerlendirilmesinde etkili olacağı unutulmamalıdır.
Bu
nedenle “gönderici” mesajını oluştururken hu hususları aklında bulundurmalı ve
özellikle iletmek istediği noktalara özel vurgular yaparak, altını çizerek,
başka biçimlerde yeniden ifade ederek (reformülasyon) mesajı desteklemelidir. Alıcının
dikkatini önemle vurgulamak istediği semboller üzerinde yoğunlaştırmalıdır.
b)
Dil
Güçlükleri
İletişim
araçları içerisinde en önemli olanı dil’dir. Yani insanın lisanıdır. Kişinin
ana diline hakim olması, lisanının inceliklerini bilmesi, özelliklerini ve imla
kurallarını yerli yerince kullanması iletişimde son derece önemlidir. Bazı
kelimeler birden çok anlam taşıyabilir. Mesajı oluşturan cümlelerin içinde
doğru sözcüğü doğru yerde ve doğru anlamda kullanmak gereklidir. Bir başka durumda
alıcı, göndericinin kullandığı bir sözcük veya kavramdan habersiz olabilir. Bu
durumda alıcı bilmediği bu sözcük ya da kavram ile ilgili yorumda bulunacaktır.
Yani bu sözcüğü bambaşka bir anlamda değerlendirebilecek ve ona başka bir anlam
yakıştırabilecektir.
Bütün
bu yanlış veya eksik anlama risklerini ortadan kaldırmanın yolu belli kavramları
farklı sözcüklerle tekrar tanımlamak olabilir. Özellikle farklı algılanıp değerlendirilmesinden
kuşkulanılan hususları yaygın olarak kullanılan kelimelerle ifadelendirmek sorunların
giderilmesinde etkili olacaktır.
Kelimeler
yanında şemalar, grafikler, çizim ve resimlerle desteklenen mesaj büyük ölçüde yanlış
ya da eksik anlaşılma riskinden kurtulacaktır.
Özellikle
resimler ve şekillerin kullanımı yüz yüze iletişimde yanlış anlamaların giderilmesinde
oldukça etkili olan yöntemlerdir.
Bunun
yanında vücut dili de yüz yüze iletişimde oldukça önemli bir role sahiptir. El sıkma,
yüz ifadesi, mimikler vb hal ve tutumlar sözlü ifademizi destekleyen etmenlerdir.
Vücut
dili bazen insanın söylediği ile yaptığı arasındaki farkı ortaya koyar.
c)
Yetersiz
Dinleme
Çoğu
zaman biz konuşurken karşımızdaki insanın bizi dinlemediğini fark ederiz. Bazen
insanlar karşılarındakini dinlemek yerine bir an önce onun bitirmesini ve kendi
söylemek istediklerine sıranın gelmesini sabırsızca beklerler. Hatta bazı kişiler
karşısındakinin ne söylediğiyle ilgilenmez bile. Oysa iletişimin doğru zeminde ve
süreklilik arz edebilmesi için temel şarttır dinlemek. Dinlememek ve dahası karşımızdakinin
meramını tam olarak anlatmasını beklemeden kendi düşünce ve fikirlerimizi söylemekte
acele etmek başlı başına sorunlu bir davranıştır ve etkin iletişimin önündeki en
büyük engeldir.
Bütün
bu olumsuzlukları yaşamamak için en başta iyi bir dinleyici olmak gerekmektedir.
“Söz
gümüş ise sükût(dinlemek) altındır” atasözümüz tam da buna işaret etmektedir.
Etkin
bir iletişim için kişi mesaj aldığı kimseye cevap vermeden önce aldığı mesajı kelime
ve duygular bakımından tekrarlamalıdır. Alıcı mesaj gönderenin durumunu kendi kelimeleri
ile yeniden ortaya koyarak (formüle ederek) algı ve değerlendirmesinin doğru olup
olmadığını sınayabilir. Bu karşıdakinin mesajını bire bir tekrarlamak demek değildir.
Ayrıca
bu tutum kişinin karşısındakinin fikir ve düşüncelerini dinlediğini ve onlara önem
verdiğini gösterir. Böylece iletişim halindeki iki insan arasında bir güven de tesis
edilir.
Doğru
dürüst dinlemeden sık sık kesilen sözler, ama, fakat, evet ama vb şekildeki ifadeler
hem iletişimi engeller ve hem de son derece olumsuz bir atmosfer yaratırlar.
d)
İfade
Yetersizliği
İnsanlar
genellikle vermek istedikleri mesaja ilişkin kurdukları cümleleri, kendi bildikleri,
haberdar oldukları olay ve durumdan karşıdaki de aynı derecede bilgi sahibi ve haberdarmış
gibi davranırlar. Bu durum onların ifadelendirmelerinin yetersiz olmasına yol açar.
Oysa hem muhatabımız bizim bildiklerimizi
bilmiyor olabilir hem de detaylı ve uzun bir anlatımla daha doğru bir algı ve değerlendirme
yapabilen birisi olabilir. Bazı kimseler kısaca anlatılanları çabucak anlasa da
bazı başka kimseler daha uzun anlatıma ihtiyaç duyabilirler.
Burada
dikkat edilmesi gereken iki husus vardır. 1) mesajı gereksiz ayrıntılara boğarak
özü kaybetmemeliyiz. Ancak öte yandan; 2)
mesajımızı tam ve doğru algı ve değerlendirmeye elvermeyecek kadar kısa ve fakir
bırakmamalıyız.
e)
Geri
Bildirimden Kaynaklanan Zorluklar
Geri
bildirim mesajın tam ve doğru bir şekilde alınıp alınmadığı konusunda göndericiye
bilgi vermektedir. Böylece gönderici bir sonraki adımını planlar ya da bir sonraki
adıma geçmeden önce eğer var ise eksik veya yanlış algı ve değerlendirmeyi düzeltmek
için yeni bir mesaj hazırlar. Geri bildirim sadece bir kişi ile bir başka kişi arasındaki
iletişimde değil bir kişi ile belli bir topluluk (üyeler, çalışanlar, partililer,
öğrenciler, seçmenler, toplum vs) arasındaki iletişimin etkinliği konusunda göndericiye
yol gösterir.
Gönderici,
hedef kitlesini nasıl, ne derece etkilediği, onlarda ne gibi davranış ve tutum değişiklikleri
yarattığı, istediği hedefe ulaşmada hangi aşamada olduğu veya ne ölçüde başarılı
olduğu konusunda bilgilenmek için geri bildirime ihtiyaç duyar. Böylece bir takım
düzeltmeler yapabilecek ve hedefe ulaşmak için yeni tedbirler alabilecektir.
Geri
bildirim mesajın yansıtılmasıdır. Bu nedenle bir değerleme işlemi değildir. Tam
tersine alınan mesajın yeniden tanımlanmasıdır. Böyle olmak yerine, yani tanımlamak
yerine mesajı değerleyerek geri bildirimde bulunmak göndericinin tepkisine ve savunmaya
geçmesine neden olabilir. Bu nedenle geri bildirimde bulunurken alınan mesajın nötr
olarak yani değerlendirmeden göndericiye ulaştırılmasına dikkat edilmelidir. Bu
iletişimin kesilmemesi ve ilişkilerin bozulmaması açısından önemlidir.
Geri
bildirimde bulunurken genellemelerden kaçınmalı, mesajın özüne dair bir yansıtmada
bulunmalıdır. Bir örnek vermek gerekirse;
“Siz
despot bir insansınız” demek yerine, “Az önceki davranışınızla emrivaki yaptığınızı
düşünüyorum” diyebilirsiniz.
Geri
bildirimde bir diğer önemli nokta geri bildirimin zamanında yapılmasıdır. Yani mesaj
alındıktan hemen sonra. Ancak o zaman gönderici
üzerinde istenilen etki uyandırılabilecektir.
6 Mayıs 2015 Çarşamba
İletişim Sürecinin Özellikleri
İletişim
Sürecinin Özellikleri
Bir
iletişim sürecini başlıca yedi unsurla inceleyebiliriz. Bunlar sırasıyla, 1)gönderici, 2)göndericinin ve alıcının algılama ve değerlendirme biçimi, 3)mesaj, 4)kanal, 5)alıcı, 6)geri bildirim, 7)gürültü.
a)
Gönderici
İletişim
ya da haberleşme sürecinin başarısı büyük ölçüde göndericinin bilgi, yetenek ve
özelliklerine bağlıdır. Neden? Çünkü iletişim önce düşünce süreçleri halinde
göndericinin zihninde başlar. Gönderici kendisine ulaşan bilgi, fikir ve
duyguları kendi zihninde tartışarak değerlendirir ve yorumlar. Ondan sonra
vardığı sonucu alıcıya en doğru ve net bir şekilde iletebileceği cümleyi kurar.
Bunu yaparken kelimelerden, sayılardan, çeşitli şekil ve sembollerden
yararlanır. Yani aslında düşüncesini sembollere dönüştürür. Zira kelimeleri
oluşturan harfler de, rakamlar da zaten birer sembolden ibarettir.
Burada
göndericinin dikkat etmesi gereken önemli hususlar vardır, bunlar;
1)
Alıcının bilgi, tecrübe ve birikimine uygun
semboller kullanılmalıdır. Gönderici hedefteki alıcının
anlayabileceği nitelikte bir mesaj göndermelidir. Bu özellikle, gönderici ve
alıcının eğitim ve bilgi seviyesinin farklı olduğu hallerde önemlidir. Mesajda
kullanılan kelime ve semboller alıcı tarafından tam olarak bilinmiyorsa yoruma
tabi tutulacak ve mesajın doğru algılanmama riski doğacaktır. Bu da iletişimin
amacına ulaşmaması ya da tam olarak ulaşmaması anlamına gelecektir ki
haberleşme etkinliğini ve işin verimini azaltarak zaman kaybına yol açacaktır.
Bir
örnekle açıklamaya çalışayım:
“Siber
âlemde geçirilen zamanla doğru orantılı olarak gerçeklik eşiğine
yaklaşılmaktadır.”
“Bazı düşünürler post modern dünyada tiyatronun antik bir sanat
olarak değerlendirilmesi ve toplumsal değil sanatsal düzeyde değerlendirilmesi
gerektiğini savunmaktadırlar”.
“Kübizmin yaratıcısı olan Pikasso’nun bakışında keskin bir
bıçağın ya da jiletin izlerini görürüz”.
2)
Gönderici
soyut
ifade ve sembollerden çok, somut semboller kullanmalıdır. Böylece
alıcının kafasında uyanacak anlam alanı mümkün olduğunca daraltılarak yorumlama
imkânı azaltılır. Böylece alıcının mesajı doğru olarak alması kolaylaştırılır.
Siber âlem – Bilgisayar ortamı
Subliminal mesaj – Bilinçaltı mesaj
3)
Sembolleri alıcının daha önce alışmış olduğu anlamda
kullanmalıdır. Gönderici
mesela bir kelimeyi alıcının alışmış olduğu anlamda kullanmazsa alıcı bunu
kendi zihninde yorumlamaya çalışacak ve iletişimin başarısız olma riski
doğacaktır. Bu da çatışma ve zaman kaybına yol açacaktır.
4)
Alıcının anlamaması muhtemel olan kelimeler
açıklanmalıdır.
Alıcının tecrübe azlığı veya bir şekilde daha önce hiç karşılaşmamış
olabileceği düşünülen bir konudan söz edilmesi halinde, göndericinin bu konuya
özel kısa bir açıklama ve tanım yapması gerekecektir. Bu açıklama da mesajın
içinde, incelikli bir yerleştirmeyle sunulabilir.
Diyelim ki edebiyatta 2. Yeniden söz edeceksiniz. Eğer bunların
kim olduğunu bildiği kuşkulu biri ise alıcı parantez açıp Edip Cansever, Cemal
Süreya, Ece Ayhan, Turgut Uyar diye yazmanız ya da söylemeniz doğru olur.
b)
Algılama ve Değerlendirme
Kişilerin
kendilerine ulaşan bilgi, fikir, duygu mesajlarını algılama ve değerleme
biçimleriyle ilgilidir.
Algı: Duyu
organlarından çeşitli verilerin sınıflandırılıp, organize edilerek
anlamlandırılması sürecidir.
Algılama
süreci, kişilerin sahip oldukları değer yargıları, amaç ve hedefleri,
ihtiyaçları, içinde yetiştikleri kültürel ortam, bilgi birikimleri, duyguları,
geçmişteki o konuyla ilgili tecrübeleri, hatta biyolojik ve fiziksel
özellikleri gibi birçok etmen tarafından etkilenir. Bundan dolayıdır ki aynı
uyarı, farklı kişiler tarafından değişik şekillerde algılanır.
Bunun ötesinde her kişi kendisine ulaşan mesajları kendi
meşrebince değerlendirir ve biraz da görmek istediğini görüp, bilmek istediği
şekliyle anlamaya meyillidir. Bu durum mesajı alan kadar gönderen için de
geçerlidir.
Üst
astının, baba/anne çocuğuna, karı/koca birbirine geri kalanı anlayacağını
düşünerek herhangi bir düşüncesini ya da haberi, olayı, konuyu tam olarak
aktarmayabilir. Bu durumda alıcı boşlukları kendi meşrebince, kendine uygun bir
şekilde doldurmak için yorumlamaya girişecektir. Böylesi durumlarda yorumlar
genellikle gerçekle pek uyumlu olmazlar. O nedenle verilen mesajın net, derli
toplu, anlaşılabilir bir halde gönderilmesi önemlidir.
c)
Mesaj
Kaynak
ya da gönderici kullandığı kavramları bir mesaj şeklinde kodlar. Yani sözlü ya
da yazılı cümleler haline getirir. Bu cümleler kendileri de birer kod olan
harflerden oluşur. Ayrıca rakamlar, şekiller ve resimler vb sembolleri de
içerebilir. Konuşmalar, yazıya dökülmüş cümleler, grafikler, çizimler, jestler ve
mimikleri gösteren (ör. Gülen yüz) ifade sembolleri, el kol hareketleri…
bunların tümü kodlanmış mesajlardır.
Mesaj
kaynağın/göndericinin iletmek istediği anlamı temsil eder ve alıcıya ulaşacak
anlamı büyük ölçüde belirler.
d)
Kanal
Kanal, alıcı ve kaynak arasındaki bağdır. Beş duyu
organımız beyne giden haberleşme kanallarıdır. Görme ve işitme diğerlerinden
daha etkilidir. İki kişinin karşılıklı konuşmasında sesi ulaştıran hava
kanaldır. Eğer iki kişi internet ortamında yazışıyorsa ya da görüntülü konuşma
yapıyorsa kanal bilgisayarınızdır. Telefon görüşmelerinde mesajların iletildiği
kanal telefon sistemidir.
e)
Alıcı
Mesaj
alıcı tarafından alındığı ve kodun çözülerek ona bir anlam verildiği zaman
haberleşme/iletişim meydana gelmiş olur.
f)
Geri Bildirim
Bir
alıcı kendisine gönderilen mesajı alıp, kodlarını çözdükten ve ona bir anlam
verdiği andan itibaren kendisi kaynak durumuna dönüşür. Yani almış
olduğu mesajı cevaplandırmak üzere bir gönderici olarak kendisi bir mesaj
hazırlar ve bunu bir kanal aracılığıyla eski göndericiye iletir. Buna
haberleşme mekanizması içinde geri bildirim denir. Cevap ya da geri
bildirim göndericinin gönderdiği mesajın alıcı tarafından alınıp alınmadığını
ve doğru olarak yorumlanıp yorumlanmadığını öğrenmesini sağlar. Bu da yanlış
anlamaların düzeltilmesine imkan verir.
g)
Gürültü
Gürültü
iletişimin sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesini zorlaştıran ve güvenilirliğini
azaltan herhangi bir unsurdur. Bir gönderici, eğer bir şeyi kodlamak veya
anlatmaktan aciz ise gürültü yaratır. Eğer mesajda sembollerden yeterince
yararlanılmamışsa gene gürültü oluşur. Gereksiz tekrarlar, imla hataları,
gereksiz detaylar da anlamı bozarak ya da değiştirerek gürültü yaratırlar.
Mesaj mükemmel bir şekilde hazırlanmış olduğu halde alıcı kendi kişisel veya
duygusal özelliklerinden dolayı mesajı doğru olarak çözemeyebilir. Bu da
alıcının yarattığı gürültü olarak adlandırılır.
İletişim/Haberleşme
Hoca Nasrettin bir gün pazara gider. Pazar yerinde, kafesin
içinde renkli, irice bir kuş görür. Kuş hocanın hoşuna gider. Sahibine sorar:
“Bu kuş kaça?” Adam beş yüz akçe der. Hocanın ağzı açık kalır. Az ötede bir
başka kafeste bir hindi görür. “Ya bu hindi kaça?” diye sorar Nasrettin. Adam
yüz akçe diye cevap verir. Hoca kaşlarını kaldırır. Efendi der koskoca hindiyi
yüz akçeye veriyorsun da niye şuncacık kuşa beş yüz akçe istiyorsun. Pazarcı
cevap verir: Öyle deme hoca efendi, bu kuş konuşuyor. Hoca omuzlarını
silkerek, ama bu da düşünüyor der.
İletişim/Haberleşme
Günlük
hayatımızda yani sivil hayatımızda, evimizde, işyerimizde bile olsa
molalarımızda, yemek saatlerimizde, sokakta karşılaştığımız tanıdıklarımızla,
ailemizle kurduğumuz duygu, düşünce ve fikir alışverişi ilişkisinin adı sohbet
etmektir. Her ne kadar gündelik hayatımız içinde bu tür etkinlikler için dahi
“iletişim” kavramı kullanılıyor olsa da unutulmamalıdır ki bu kavram akademik
dilin bir ürünüdür. Nasıl ki işimizi halletmek, bir sorunumuzu çözmek ya da en
basitinden fatura ödemek için gittiğimiz resmi dairede muhatap olduğumuz
memurla –bu çerçevede- yaptığımız görüşmenin adı “sohbet” değilse, ailemizin
fertleriyle ya da eşimizle, komşumuzla sohbetimiz de “iletişim” bu anlamda
iletişim değildir, öyle adlandırılmamalıdır.
Resmi
dairelerdeki iş takiplerimizde, yazışmalarımızda, işyerindeki astlarımız ya da
üstlerimizle veya mevkidaşlarımızla kurduğumuz bilgi, düşünce alışverişine,
ister yazılı ister sözlü iş başvurularımız için kurduğumuz ilişki iletişim
olarak adlandırılır.
Burada
dikkati çekmek istediğim şey; bütün bunlar yani sohbet, görüşme, resmi ya da
sivil olarak yaptığımız düşünce, duygu ve fikir alışverişleri iletişim başlığı
altında toplanabilir. Ancak her iletişim biçimi için ve onun karşılığı olarak
ayrı bir adlandırma vardır ve gündelik hayatımızda bunları yerli yerinde
kullanmak meramımızı anlatmak ve dili doğru kullanmak açısından son derece
önemlidir.
Dedikodu/sohbet sivildir, iletişim resmi. Sohbet
doğaldır, iletişim formel.
Çalışma
yaşamında yani iş ortamında, ofiste, bankada, şirkette, işletmede iletişimin
kendine özgü bir yeri ve yapısı vardır. Aynı şekilde büyük bir önemi de vardır.
Bilginin,
düşüncenin tam olarak aktarılması ve bu aktarma işleminin noksansız olarak
anlaşıldığına dair geri bildirim alınması son derece önemlidir.
Elbette
özel hayatımızdaki konuşma ve sohbetlerimiz sırasında aktardığımız duygu ve
düşüncelerin de karşımızdaki tarafından tam da söylemek istediğimiz şekilde
anlaşıldığından emin olmak isteriz. Ve bu eğer böyle değilse tıpkı iş ortamında
olduğu gibi özel hayatımızda da sorunlara yol açacaktır.
O
yüzdendir ki cümle kurmak, anadilimizi iyi bilmek ve doğru kullanmak
hayatımızın her alanında hem ilişkilerimizin niteliğini hem de iş hayatımızın
kalitesini belirler.
Amaçları
ne olursa olsun, toplumsal yapının bir parçası olan işletmeler de tıpkı aileler
gibi içte ve dışta kurulan bir ilişkiler sistemi içerisinde varlıklarını
sürdürürler. Aileden farklı olarak işletmelerde süregelen iletişimin kontrol
altında tutulması ihtiyacı vardır. Ve bu amaçla belirli bir yapısal düzen
içerisinde, işletmenin amaçlarına uygun, etkin bir iletişim ağı oluşturulur.
İletişimin
tanımı;
Bilgi, fikir, düşünce ve duyguların bir kimseden diğerine aktarılması
sürecidir.
Bunun
gerçekleşebilmesi için en az iki kişi gerekmektedir. En az iki insanın
birbiriyle ilişki içinde olması iletişim ağının kurulması için şarttır. Bu
anlamda haberleşme, iletişim, sohbet diye adlandırabileceğimiz bu olgu
insanları birbirine bağlayan ve onların sosyal bir grup olmalarına yol açan bir
bağdır. Bu bağın iki insanı birbirine
yaklaştırdığı gibi bazen de uzaklaştırması mümkündür. İletişim bağının
süreklilik kazanması için sohbetin iki kişiyi birbirine yaklaştırması gerektiği
açıktır. Ancak iş ortamlarında yani formel iletişimde bir mecburiyet söz
konusudur. O yüzden işletmelerde iletişim özel bir yer tutar ve özel olarak,
belli kalıplar içinde yapılandırılır.
Her
gün değişen, büyüyen ve farklılaşan bir toplumda yaşayan insan, ister istemez
başkalarıyla az ya da çok ama her gün, her an ilişki içinde olmak zorundadır.
Ancak gündelik hayat içerisinde bu ilişkiler gelişigüzel, tesadüfî, belirli bir
düzen ve disiplinden yoksun olarak sürer. Hayatın doğası gereği bunun böyle
olması son derece anlaşılır bir şeydir. Ancak karşılıklı sohbetlerimizde,
ailemiz ya da arkadaşlarımızla kurduğumuz iletişimin nitelikli ve doyurucu
olması arzu edilmelidir. Ancak böylesi bir iletişim süreci ufkumuzu açan ve
bizi tatmin eden bir sonuçla nihayet bulabilir. Bir örnek verecek olursak;
acıktığımız için yemek yeriz. Ancak eğer açlığımızı çabucak bastırmak için öğünümüzü
abur cuburla geçiştirirsek, kendimizi pek de doymuş, yediğimiz şeyden keyif
almış ve bedenimize ihtiyaç duyduğu gıdayı göndermiş olmayız. Sonuç, kısa süre
sonra yeniden açlık hissetmemiz olacaktır. Aynı tavır içinde olursak zaman
içinde gününü abur cuburla geçiren, sağlıksız, obez ya da aşırı zayıf, sürekli
kan şekeri düştüğü için gözleri kararan, halsiz hisseden, güçsüz bir insan
haline geliriz.
Sohbet
dediğimiz şey de ruhumuzun, mental yanımızın, maneviyatımızın gıdasıdır. İyi
bir sohbet insanı düşünce, görüş, bakış açısı olarak “bir yerden, bir yere”
taşır. Lafazanlık ederek değil bir yerden bir yere, olduğunuz yerden de geriye
gidersiniz. Aklınız, zekânız, duygusal benliğiniz körelir. Küçülürsünüz.
Nitelik olarak çürürsünüz. Yozlaşırsınız.
Başka
nelerdir ruhun gıdası? İyi müzik, iyi
kitap, iyi tiyatro, iyi film. Doğa. Hayvanlarla kurulan insancıl bağ.
Sanat. Eğer kendinizi bunlarla beslemezseniz karşınızdakiyle kurabileceğiniz iletişim
de son derece kuru, içerikten yoksun ve sıkıcı olacak ve üçüncü cümlede bitecektir.
Düşünce, fikir oluşturmak için bilgi şarttır. Bilgi edinmenin yolu hayatın içinde
yer alan ve insani gelişmenin en temel aracı olan sanatla, edebiyatla haşır neşir
olmaktan geçer.
Eğer
herhangi bir bilgi, duygu veya düşünce yoksa iletişimden söz edilemez. Kimse
sizin ne düşündüğünüzü yazdıklarınızdan, söylediklerinizden öğrenmiyorsa
iletişim yoktur. Düşünerek iletişime geçemezsiniz.
Kişiler
hangi amaçla iletişimde bulunuyor olurlarsa olsunlar, iletişimin temeldeki amacı (yani insanı iletişime, sohbete
zorlayan iç güdü, iç itim, motivasyon) çevre üzerinde etkili olmak,
başkalarının tutum ve davranışlarında değişim yaratmak veya bir konuda tutum ve
davranış geliştirmelerini sağlamaktır.
İletişimin Geniş
Tanımı
:Daha derin ve yakından bir bakışla iletişim toplumsal yapının temelini
oluşturan bir sistem, örgütsel ve yönetsel yapının düzenli işleyişini sağlayan
bir araçtır. Kişisel anlamda ise insanın düşünce ve duygularının görünür ve
bilinir olmasını sağlayan bir etkinliktir, eylemdir.
Dar
anlamda iletişim ise yukarıda da söylediğimiz gibi, duygu, düşünce ve bilgi
alışverişi olarak tanımlanır. Yani bir anlamda kişilerarası anlaşma köprüsüdür.
Toparlarsak;
iletişimden söz edebilmek için kişiler arasında karşılıklı olarak fikir, bilgi
ve duygu alışverişine uygun bir ilişkinin kurulmuş olması gerekmektedir. Bu
ilişki bir üst merci tarafından önceden belirlenmiş ve zorunlu kılınmış ise,
buna biçimsel/resmi ilişki diyoruz. Eğer bu ilişki herhangi bir zorunluluk
olmadan, kişiler arasında, herhangi bir ihtiyaçtan dolayı ortaya çıkmışsa (iş,
arkadaşlık, dostluk vs) buna da biçimsel olmayan yani sivil ilişki adını veririz.
Örgütlerde
biçimsel olan kadar biçimsel olmayan yani kendiliğinden kurulan ilişkiler de
gerek kişisel gerekse de örgüt yaşamı bakımından son derece yaygın ve etkindir.
İletişimin amacına ulaşması için yani
aktarılmak istenen bilgi, fikir ya da duygunun doğru bir şekilde karşımızdakine
iletilmesi için dilin inceliklerine vakıf olmamız gerekmektedir. Gerek sözlü
gerekse de yazılı olarak meramımızı anlatırken ana dilimizin özelliklerine ve
kurallarına bağlı kalarak, düzgün cümleler kurabilme becerisini kazanmış
olmamız gerekmektedir. Örnek verecek olursak; aşağıdaki cümleyi yorumlamaya
çalışalım:
“Peki, kabul ediyorum. Yılsonunda karımı sizinle paylaşmaya
hazırım.”
Aslında yukarıdaki cümlede karımı sözcüğündeki a’nın üzerinde
küçücük bir sembol eksik. Olması gereken; kârımı. O zaman cümle makul bir anlam
kazanır.
Bir
başka örnek;
Havada kar kokusu var…
Havada kâr kokusu var…
İletişim
Sürecinin Özellikleri
Bir
iletişim sürecini başlıca yedi unsurla inceleyebiliriz. Bunlar sırasıyla, 1)gönderici, 2)göndericinin ve alıcının algılama ve değerlendirme biçimi, 3)mesaj, 4)kanal, 5)alıcı, 6)geri bildirim, 7)gürültü.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)