3 Nisan 2015 Cuma
Ödev -1
Sanayi devrimini tamamlamış ve hatta sanayi ötesine geçmiş, dünyanın en zengin ve gelişmiş ülkeleri olarak kabul edilen Kuzey Avrupa ülkelerinde intihar oranları çok yüksek. Neden? düşünce ve görüşlerinizi en az bir A4 sayfası olmak üzere yazınız.
1 Nisan 2015 Çarşamba
Motivasyon Araştırmasında Kullanılacak Yöntemler - Ders VII
DERS VII
Motivasyon Araştırmasında Kullanılacak Yöntemler
İşletmelerin
normal zamanlarda veya ihtiyaç duyduklarında daha başarılı ve verimli bir
çalışma atmosferi yaratmak için kullanabilecekleri motivasyon araçlarını
görmüştük. Bu derste işletmemiz veya yapmak istediğimiz şey için hangi
motivasyon aracını kullanacağımız konusunda karar verebilmek için
yararlanabileceğimiz bazı yöntemleri öğreneceğiz.
1-
Davranış
Ölçekleri
Önceden
saptanan normlara göre kişilerin davranışlarının ölçülmesidir. Bu yöntemde kişinin
dikkatli bir şekilde oluşturulmuş ve standardize edilmiş bir dizi önerme
hakkında “doğru buluyorum” ya da “doğru bulmuyorum” şeklinde sözlü görüş
bildirmesi istenir. Daha sonra toplanan bu görüşler incelenir ve değerlemeye
tabi tutulur. Bu şekilde kişinin davranışları konusunda bir fikir elde edilir.
2-
Psiko-Sosyal Anket Yöntemi
İşyerindeki
riski ölçmek, çalışma saatleri, ücretler, çalışma koşulları, güvenlik vb
konularda çalışanların düşüncelerini öğrenmek ve davranışlarını anlamak
amacıyla veya kişilerin belirli koşullar altında davranışlarını, düşünce,
duygu, ilgi ve zevklerini, bilgi ve beklentilerini ölçmeyi amaçlayan ve sıkça
kullanılan bir yöntemdir. Az ya da çok miktarda yazılı sorulardan oluşan bir
test türüdür.
Aşağıdaki tabloda psiko-sosyal anket formuna bir örnek
görülüyor
Tam uyuyor
|
Biraz
uyuyor
|
Hiç
uymuyor
|
|||
Çok uzun saatler
çalışıyorum
|
|
|
|
||
Çalışma koşullarım çok
ağır
|
|
|
|
||
İşyerini evim gibi
görüyorum
|
|
|
|
||
Diğer çalışanlarla
anlaşamıyorum
|
|
|
|
||
3-
Verilerin
Anında İşlenmesi Yöntemi
Bu
yöntemde istek, yakınma, şikayet veya tepki biçiminde ortaya çıkan
davranışların gözlemlenmesi ya da bu konuda yazılı belgelerin değerlendirilmesi
ve analiz edilmesi söz konusudur. Bu yöntemde elde edilen verilerin anında
değerlendirilme imkanı bir avantaj olurken, ulaşan bilgi veya belgelerin doğru
ve güvenilir olması için özel olarak dikkat edilmesi gerekmektedir.
4-
Sosyometrik
Testler
Kişinin
grup içindeki yerinin, pozisyonunun ölçüldüğü testlerdir. Bu testlerle kişinin
grup içindeki etkin olup olmadığı, grubun diğer üyeleriyle olan ilişkileri
belirlenir. Bu yöntemden çalışma ortamında kişiler arası ilişkilerde ortaya
çıkan sorunların anlaşılması ve giderilmesinde yararlanılabilir.
5-
Psiko-Teknik
Testler
Psiko-teknik
ölçüm ve değerleme yöntemi belirli özellikleri olan ve yine belirli bir sistem
içerisinde toplanan testlerle kişilerin farklı yönlerini tespit eden bir
davranışsal ölçme tekniğidir. Bu
yöntemlerde yapılan değerleme çalışmaları genellikle kişiyi öz olarak tanımaya
yöneliktir. Bu amaçla çeşitli tipte testler kullanılır.
Testlerle
kişilerin düşünsel ve fiziksel düzeyi saptanmaya çalışılır. Kişinin algılama,
kavrama, olaylar ya da kavramlar arasında ilişki kurma, öğrenme, zeka, dikkat,
odaklanma, bilgi, ilgi vb düşünsel ve fiziksel yetenekleri test bataryaları
yolu ile elde edilen sonuçlar şeklinde puanlamaya tabi tutulur. Yani sayısal
ölçüm yapılır. Sonuç bu şekilde değerlendirilir.
Bu
yöntemde elde edilen sonuçlarla yani çalışan kişinin sahip olduğu tüm
yetenekler değerlendirilir. Böylece işin gerektirdiği yeteneklerin kendisinde
var olup olmadığı ya da yeterli olup olmadığı anlaşılır. Böyle bir durumda
sonuca göre çalışan ya yeniden eğitime tabi tutularak yetenek ve donanımının
geliştirilmesi yoluna gidilebilir. U şekilde işe uygun olmadığı saptananların
iş değiştirme yoluyla daha verimli olabilecekleri bir işe kaydırılmaları yoluna
gidilebilir. Böylelikle işgörenin başarılı olması kolaylaştırılır ve gereksiz
zaman kaybı veya verimsizlikten kurtulunur.
Psiko-teknik
testler daha çok kişilerin işe alımlarında kullanılır. Münhal işe başvuran
elemanlar, işin gerektirdiği tüm özellikler açısından ölçülmeye ve işe yeterli
olup olmadıkları konusunda doğru sonuca ulaşılmaya çalışılır. Ancak işte
başarısızlık olursa işe alımlardan sonra da psiko-teknik testlerden
yararlanılabilir.
Çalışanlar
bu yöntemle aldıkları puana göre kendilerine en uygun pozisyona yerleştirilme
şansına sahip olurlar. Öte yandan işletme aradığı pozisyon için en uygun kişiyi
seçme fırsatını bulurlar.
Başarının
işe duyulan ilgi ve işin gerektirdiği donanım ile çalışanın sahip olduklarının
uyumuyla doğru orantılı olduğu düşünülürse kişinin arzu ettiği işte çalışmasını
sağlamanın verimi artırdığı kuşkusuzdur. Dahsı yeteneklerinin altında ya da
üstünde bir işte çalışmak işgörende stres ve isteksizlik yaratır.
6-
Dilek
Kutusu
En
eski yöntemlerden birisidir. oldukça basit bir yöntemdir ancak ciddiye alınırsa
iyi sonuçlar verir. Bu yöntemde işletme içerisinde belirli noktalara dilek
kutuları yerleştirilir. İşgörenler kimliklerini ortaya koymadan çalışma
ortamlarıyla ilgili şikâyet, öneri, hayal kırıklığı ya da beklentilerini yazılı
mektuplar halinde yönetenlere bildirebilirler. Bu yöntemin uygulanmasında
hiçbir zorlayıcı unsur yoktur. Çalışanlar görüşlerini bildirip bildirmemekte
tamamen özgürdürler. Elbette dilek kutuları göstermelik olarak
yerleştirilmemeli, kutuya atılan mektuplar değerlendirilmelidir. Eğer sağda
solda dilek kutuları varsa ancak aylar, yıllarca hiç açılmaz, atılan mektuplar
değerlendirilmez ise inandırıcılığını yitirir ve çalışanlar üzerinde işletme
yönetimine karşı güvensizlik doğmasına yol açar. O yüzden kullanılmayacaksa
dilek kutusu konmamalıdır.
7-
Kişisel
Görüşme
Motivasyon
araştırmalarında kullanılan en etkili yöntemlerden biridir. Kişisel görüşme çalışanların davranış
yapılarını, ihtiyaçlarını ve isteklerini bilip, anlama, onları yakından tanıma
olanağı sunar. Çalışan açısından ise kişisel görüşme istek ve şikayetlerini
açık bir şekilde ve doğrudan yönetici kadroya aktarabilme imkânı verir.
Ancak
çalışan sayısı fazla ise hepsinin görüşlerini ayrı ayrı almak hem güçtür hem de
oldukça zaman alıcı bir iştir.
8-
Klinik
Görüşme (İşyeri Psikoloğu)
Hiç
unutulmamalıdır ki çalışanlar sadece “çalışan” değil aynı zamanda evi, ailesi,
sağlık sorunları, korku ve kaygıları olan insanlardır. Sabah işe gelirken özel
hayatlarına dair her türlü sorun da yinelenerek onlarla birlikte gelir.
Yöneticilerin işyerindeki sorunlarla olduğu kadar çalışanların işletme dışından
getirdiği sorunları da bilmesi ve onlarla ilgilenmesi gerekir. Ancak işletme
yönetiminin bu alana ayıracak zamanı olmayabilir. Böyle durumlarda işletme
işyerinde bir psikolog istihdam etmeyi seçebilir.
Psikolog
çalışanın işine yansıyan ve kaçınılmaz olarak verimi düşüren bu tür özel veya
işyerine ait sorunları belirli saatlerde dinler ve danışanıyla birlikte bu
sorunların kaynağını anlayıp çalışana göstermeye çalışır. Bunun sonucunda
sorunlar çözümlenmeye çalışılır.
Bu
yöntemde de işgöreni zorlayan hiçbir unsur yoktur. Çalışan psikoloğa eğer
kendisi arzu ediyorsa gider. Zaten terapi yani psikolojik görüşme ancak sorunu
olan kişi bunu arzu eder ve belli bir süre boyunca sürdürürse faydalı
olabilecektir.
Klinik
görüşmeyi diğer bütün görüşme yöntemlerinden ayıran özellik standart sorulardan
tamamıyla uzak, son derece özgür, hiçbir konu ya da tema sınırı olmaksızın ve
en ufak bir zorlama olmadan yapılmasıdır. Çalışan istediği zaman ve istediği
konu hakkında psikologdan klinik görüşme talep edebilir.
En
kısa sürede sağladığı fayda görüşmeye gelen çalışanın en azından daha az
gerilim ve daha ılımlı bir ruh haliyle görüşmeden ayrılmasıdır. Dikkatle
dinleyen birisine konuşmak, çağımızda başlı başına bir terapi olabilmektedir. Psikolojik danışman ve çalışan arasında
gerçekleştirilen klinik görüşme süreç sonunda sorunlara çözüm getiremese dahi
çalışanların psikolojik bir rahatlama yaşamalarına olanak sağlayacaktır. Burada
çalışanlar yani klinik görüşmeye talip olanlar açısından dikkat edilmesi
gerekli husus psikolog karşısında tamamen dürüst olarak, duyguların ve düşüncelerin
samimiyetle aktarılması gerekliliğidir. Elbette psikolojik danışman ya da
psikolog da işinin ehli, sır tutan, çalışanları yönetime karşı deşifre etmeyen
kişiler olmalıdırlar.
Son
derece değerli bir ölçme, değerleme yöntemi olmakla birlikte önemi pek fazla
abartılmamalıdır.
Metaprogramlar ve Motivasyon
Metaprogramlar,
yönetimde, projelerde, takım oluşturmada, satış ya da pazarlama ekibi
oluşturmada, işe eleman alırken ya da liderlik çalışmalarında son derece önemli
yöntemlerdir.
Metaprogramlar
insanların neyi, nasıl yaptıkları sorusuna cevap verir. Yöneticinin çalışanları
tanıması onları işbirliğine ikna etmekte, onlarla iyi bir iletişim kurmada ve
onları daha etkin bir şekilde yönetmede son derece etkilidir. Metaprogramlar
bilinçdışı davranış ve iletişim mesajlarını yönlendirir.
a)
Yaklaşan
– Kaçan
Bazı
kişileri motive eden şey bir şeye ulaşmak iken, başka bazıları için motivasyon
konusu bir şeyden kaçmaktır. Bir başka anlatımla, bazılarını zevk, bazılarını
ise acı ya da korku harekete geçirir. Sonuçta elde edeceği zevke motive olan
kişi ne istediğine bakar. Acı ya da korkunun motive ettiği kişinin motivasyonu
ise ne istemediğidir.
Yaklaşan-kaçan
metaprogramı kişinin motivasyon yönünü belirler. Bunun için şu soruların
sorulması gerekir: bunu (işi) niçin istiyorsun? Neden?
Yaklaşan
insanlar proaktiftirler. Ne istedikleri önemlidir. Ödüller ve amaçlar
önemlidir.
Kaçan
insanlar reaktiftirler. Motivasyonları problemlerdir. Onlar sorunsuz bir iş,
sorunsuz bir hayat isterler. Proaktiflerin ve reaktiflerin sıkça kullandıkları
dil de farklıdır. Yaklaşan (proaktif) kişiler, amaçları, hedefleri, yapılması
gerekenleri, bir şeyin nasıl olması gerektiğini konuşurlar. Kaçan (reaktif)
kişiler ise, durum, atmosfer, kişiler, engellerden bahseder.
Yaklaşan
kişiler tutkulu, hayal gücü yüksek, geniş bakış açısına sahip olurken, kaçanlar
gerçekçi, kılı kırk yaran, ayakları yere basan kişilerdir.
Yaklaşan
|
Kaçan
|
Başarmak, ödül, takdir, amaçlar
Yaklaşarak motive olurlar
Tutkulu, hayal gücü yüksek, bakış
açısı geniş
Görsel ve proaktif
|
Problemi yaşamamak
Kaçarak motive olurlar
Ayakları yere basan, gerçekçi,
ayrıntıcı
İşitsel ve dokunsal
|
Bir
yönetici, spor antrenörü ya da insan kaynakları uzmanı hangi bölüme, hangi
pozisyona kimin alınacağına ya da hangi elemanın nereye yerleştirileceğine
onların motivasyon stratejilerine bakarak karar verebilirler.
Yaklaşan
– Kaçan metaprogramını anlamak için sağ beynin mi yoksa sol beynin mi
kullanıldığını bilmek yardımcı olacaktır.
Yaklaşanların
çoğunda sağ beyin baskınken, kaçanların çoğunda sol beyin baskındır.
Yöneticilere önerilen yollar çalışanlara çeşitli “havuçlar” göstermeleridir.
Havuç yani ödül, haz odaklı kişileri motive edecektir. Gelecek için yükselme,
terfi vaadi, ikramiye, parasal ödüller hazza odaklı (yaklaşan-Proaktif)
kişileri motive eder.
Acıdan
kaçma odaklı kişilerin motivasyonu başlarının derde gireceği, bir problem
yaşayacakları korkusudur. Örneğin; bu iş belirlenen tarihte tamamlanmaz ve
teslim edilmezse işletme parasal krize girebilir ve maaşımı alamayabilirim.
Veya iş zamanında bitmezse iş yerindeki konumunu kaybedebilirim vb (havuç değil
sopa) “sopalar” acıdan kaçma odaklı (reaktif-sol beyin baskın) kişilerin
motivasyonunda daha etkilidir. Rahatlık “kaçan” kişiler için motivasyon
düşürürcüdür. Sorunsuzluk ve rahatlık onları motivasyondan uzaklaştırır.
Yaratıcılık,
vizyon, misyon vb hedefleri belirleme gerektiren işlere hazza odaklı kişiler
uygundur. Mümkün olanın istendiği, gerçekçilik, temkin, ayakların yere basması,
ayrıntılara dikkat edilmesi gereken işlerde ise acıya odaklı kişiler
seçilmelidir.
Motivasyon
stratejisini ortaya çıkarmanın en kestirme yolu kişiye bu sabah onu yataktan
kaldıran şeyin ne olduğunu sormaktır. “İşe gitmezsem maaşımdan kesilir” diyen
acıya odaklıdır. Çalışmak beni canlı tutuyor, işimi seviyorum cevabı ise bize
karşımızdakinin “hazza” odaklı olduğunu göstermektedir.
a)
İç
Referanslılar ve Dış Referanslılar
İç
referanslarını kullanan kişiler kendi görüşleri ve inançları doğrultusunda
hareket eder ve kendi kararlarını kendileri alırlar. İçsel referansa sahip
kişiler lider ruhludurlar. Yönetmekten, hükmetmekten hoşlanırlar.
Dış
referanslılar yönlendirilmeye ve genellikle bir karar almadan önce başkalarının
görüşlerini almaya gerek duyarlar. Kişilerin iç referanslı mı, dış referanslı
mı olduklarını anlamak istiyorsak onlara iyi bir iş yapıp yapmadıklarından
nasıl emin olduklarını sorabiliriz.
İç
referanslı olanlar, elbette iyi yapıyorum, işi biliyorum vb cevaplar verirken,
dış referanslılar; iyi yaptığımı herkes biliyor, bir çok ödülüm var, falancaya,
filancaya sor gibi cevaplar vereceklerdir. Dış referanslılar ekip
çalışmalarında iyidirler, kuralları severler ve aldıkları görevi mutlaka
tamamlamak isterler.
İç
referanslı kişileri motive eden şeylerle dış referanslı kişileri motive eden
şeyler farklı olacaktır. İç referans kullananları motive ederken “bu tam senin
yapacağın iş, bunun altından başarıyla kalkacağını benim kadar sen de
biliyorsun” gibi cümleler kullanmak gerekir. Oysa dış referanslı kişiler için
“buradaki herkes senin bu işi yapabileceğine inanıyor, ben de sendeki gücün
farkındayım” gibi cümleler uygundur.
İç
Referanslılar
|
Dış Referanslılar
|
|
Ben hayattan ne istiyorum
İyi yapıyorum. İyiyim.
Ben yaptığımı beğeniyorum
|
El âlem ne der
Yaptığım beğeniliyor
İyi yaptın diyorlar
|
Müşteri
hizmetleri ve halkla ilişkiler gibi alanlarda ve insan merkezli tüm işlerde
çalışanların dış referanslı olmaları daha uygun olacaktır. İç referanslı bir
yönetici, başkalarından gelen tepkilere (olumlu/olumsuz), eleştirilere önem
vermeyeceği, dikkat etmeyeceği için geri bildirimleri değerlendiremeyecektir.
Ayrıca kendisi de çalışanlarını takdir etmekte cimri davranacaktır. Performansı
artırmak, gidişatı görmek ve bilmek için geribildirim çok önemlidir.
İçsel
referanslı kişilerin başkalarıyla az ilişki içinde olabileceği, denetimin çok
sıkı olmadığı, somut sonuçların ortaya çıkmasının gerekli olmadığı işlerde
çalışmaları uygundur. İçsel referanslarıyla kararlar alan, tercihlerde bulunan
insan her şeyi başkalarına doğrulatmak zorunda kalmadan, böyle bir ihtiyaç
duymadan, genellikle “içinden” bilir ya da “doğru yolda olduğunu hissedebilir”.
b)
Eşleşenler
– Eşleşmeyenler
Bu
metaprogram karşılaştırma yaparken kullanılır. Bazı insanlar ortak noktalara bazıları
da farklılıklara odaklanırlar.
Beynimiz
bilgiyi ilk etapta iki kategoride algılar; benzerlikler ve farklılıklar. Bu
insanların bir şeyin diğerleriyle ya aynı, ya benzer ya da diğerlerinde farklı
olduğuna dikkat ettiği anlamına gelir. Ancak bu ayrımı bilinçle yapmazlar.
Benzerliklere
odaklananlar sorun çıkarmazlar, kibardırlar, uzlaşırlar. Bu yüzden tercih
edilirler. Olayların farklı yanlarından çok ortak yönlerini gördükleri için
kolay iletişim kurarlar. Değişiklikten hoşlanmazlar. Değişikliği çoğu zaman
tehdit olarak algılarlar. Güven ve sadakat onlar için çok önemlidir.
Farklılıklara odaklananlar yani eşleşmeyenler aykırı kişiler olarak kabul
edilirler. Risk alırlar. Rutin onların dayanamayacakları şeydir. Onlar “yeni”,
“farklı” ve “değişik” olana ilgi gösterirler ve motive olurlar.
Eşleşenlere
yapacağı bir işin daha önce yaptıklarına benzediğini söylemek motive olmaları
için yeterlidir. Eşleşenler “aynen”, “gibi”, “benzer” olandan motive olurlar.
Kişilerin
çalışacakları işin kendi metaprogramlarına uygun olması başarı ve
verimlilikleri açısından önemlidir.
Eşleşenler
satın alma alışkanlıkları bakımından bilinen, alışık oldukları şeylere
yönelirken, eşleşmeyenler yeni ya da farklı olan şeylere ilgi duyacaklardır.
İş
yaşamında, yönetici seviyesinde “eşleşmeyenler” daha yararlıdır.
c)
Girişken-Tepkisel/Proaktifler-Reaktifler
Proaktif
insanlar; sorumluluk alırlar. Kendi değer ve inançları doğrultusunda
davranırlar. Riski severler ve davranışlarının sorumluluğunu üstlenirler. Aktif
kişilerdir. Değerleri duygulardan üstün tutarlar. Anlık dürtülere yenilerek
ilke ve değerlerini harcamazlar. Fiziksel ve toplumsal çevrelerinden
etkilenmezler. Eğer durumlarından memnun değilseler başkalarını, çevreyi ya da
toplumu suçlamazlar. Bu durumun kendi kararları sonucunda oluştuğunu
düşünürler. Proaktif kişiler kendi kendini motive edebilen, girişken
kişilerdir. Görsel insanlar proaktif olurlar.
Reaktif
insanlar; davranışlarının sonuçlarından kendilerini değil başkalarını,
olayları, koşulları sorumlu tutarlar. Davranışlarının temelinde duygusal
güdüler yatar. Duygusal yaşamlarında (bilinçdışı olarak) mutsuzluğu seçerler ve
başkalarının kendilerini üzmesine fırsat verirler. Reaktif insanlar edilgendir.
Hiçbir zaman olayların gelişiminden kendilerini sorumlu tutmazlar. Türk insanı
temelde dokunsal olmanın da etkisiyle reaktiftirler.
d)
Kurallılar
– Kuralsızlar
Bağımsız
insanlar kurallara pek uymazlar. Kendi değerlerini ön planda tutarlar.
Kuralların kendilerine uydurulmasını isterler. Değişikliklerde hoşlanmazlar.
Kurallı
insanlar için en önemli unsur belirlenmiş kurallar içerisinde görev yapmak
önemlidir. Risk almazlar ve kuralların dışına çıkmamayı tercih ederler.
İş
dünyasında kuralsızlar, kendi yaratıcılık ve kurallarını ortaya koyabilecekleri
şartlarda çalışmayı severler ve başarılı olurlar.
Kurallılar
ekip işlerinde başarılıdır. Kuralların baştan bilinmesini isterler. Çalışma
ortamı rahat, sıcak, güvenli olduğu sürece ve iyi bir maaşla uzun yıllar aynı
iş yerinde görev yapabilirler hatta aynı işte emekli oluncaya kadar çalışırlar.
Oysa
kuralsızlar ekip çalışmalarında huzursuz olurlar. Başkalarına bağımlı olmak
onları rahatsız eder.
Girişimcilik
ruhu bağımsız ve kuralsızların özelliğidir ancak işletmenin sorunsuz bir
şekilde, bir saat gibi tıkır tıkır çalışması da kurallılar sayesinde olur.
Kuralsız
insanlar yüksek maaş ve iyi statülerde olsalar dahi çalışma ortamlarında kendilerini
özgür hissetmiyorlarsa o işi terk ederler. Onlar için iş özgürlüğü unvan ve maaştan
önce gelir.
Kurallılar
sorgulamadan kurallara uyarlar. Kuralsızlar mevcut kurallarla ilgilenmezler.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)